Bu çalışma, göçmenlerin ev sahibi toplumlarda kamu güvenliği üzerindeki etkilerini ve medyanın bu etkiler üzerinden yerel halk algısını nasıl şekillendirdiğini sosyolojik bir bakış açısıyla değerlendirmektedir. Göçmenlerin suç oranlarına ilişkin kamuoyundaki yaygın olumsuz algılar, çoğu zaman medya söylemleriyle pekiştirilmekte; ancak ampirik veriler, bu algıların istatistiksel temelden yoksun olduğunu göstermektedir. Araştırmalar, göçmenlerin suç oranlarının genellikle yerli nüfusa kıyasla daha düşük olduğunu ve göçmen toplulukların sosyal bağları aracılığıyla kamu düzenine katkı sunduklarını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, ana akım medya, göçmenleri sıklıkla suç, şiddet ve tehdit temaları çerçevesinde temsil ederek “kriminal öteki” imgesini yeniden üretmekte; bu da toplumun göçmenleri potansiyel tehdit olarak algılamasına neden olmaktadır. Medyada kullanılan dil ve temsil biçimleri, yalnızca bireysel düzeydeki algıları değil, aynı zamanda kamu politikalarının güvenlik eksenli biçimde şekillenmesini de etkilemektedir. Bu bağlamda çalışma, göçmenlere dair kamuoyunun daha dengeli ve gerçekçi biçimde bilgilendirilmesi için medya söylemlerinin eleştirel bir bakışla değerlendirilmesi gerektiğini savunmakta; kapsayıcı ve insan haklarına dayalı göç politikalarının inşasında medyanın dönüştürücü rolüne dikkat çekmektedir. Bu çalışma, toplumsal olguların anlam boyutunu derinlemesine çözümlemeyi hedefleyen nitel araştırma yaklaşımına dayalı olarak tasarlanmıştır. Nitel araştırma yöntemi, nicel göstergelerin ötesine geçerek, bireylerin, toplulukların veya metinlerin dünyayı nasıl kavradıklarını, deneyimlediklerini ve anlamlandırdıklarını incelemeye odaklanmaktadır. Bu yaklaşım, özellikle sosyal temsiller, algılar ve söylemler üzerine yapılan araştırmalarda, öznel deneyimlerin ve kültürel anlatıların analizine imkân tanımaktadır. Bu bağlamda, çalışmanın temel amacı, göçmenlerin suç oranlarına ilişkin kamuoyundaki olumsuz algıların toplumsal inşasını incelemektir. Çalışma, medya söylemlerinin göçmenliği nasıl anlamlandırdığını ve bu anlamlandırmanın toplumsal tutumlara nasıl yansıdığını çözümlemeyi amaçlamaktadır.